İnsanın ekosistemin içerisinde herhangi bir canlı gibi davranarak yaşamsal ihtiyaçlarını giderdiği alanlar olan Kadim Üretim Havzaları’nda (KÜH), uygulanan kadim üretim yöntemleri, bütün canlılarla paylaşılan ekosistemin devamlılığını sağlar.
KÜH’lerde yaşayan toplumlar, nesiller boyunca yaşam ihtiyaçları nedeniyle sayısız yenilik bulmuş ve çeşitli kadim üretim yöntemleri geliştirmiştir. Bu yöntemler KÜH’lerin karakteristik özelliklerini ortaya koyar.
Bu özelliklere göre KÜH’ler;
- Derleyici-toplayıcı kültürün yaşamaya devam ettiği,
- Toprağın ve su kaynaklarının işlenmesinin el emeğine dayalı olarak gerçekleştiği,
- İnsanların havza içi döngülerle ve/veya dışarıdan asgari miktarda girdiyle hayatını idame ettirdiği alanlardır.
2014 yılından bu yana KÜH’lerin araştırılması ve korunması için yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda, KÜH’lerin tespit edilmesi için dördü ekolojik, üçü sosyolojik olmak üzere iki ana başlık altında yedi temel kriter belirledik.
EKOLOJİK KRİTERLER
1-Havzanın Doğal Ekosistemini Değiştirmeyen Üretim Tekniklerinin Uygulanması
KÜH’lerde uygulanan üretim teknikleri, ekosistem bütünlüğünü değiştirmeyecek veya bozmayacak esaslara dayanmaktadır. KÜH’lerdeki üretim tekniklerinin havzanın bulunduğu ekosistemlerle olan ilişkisi, bu ekosistemleri destekleyen niteliktedir. KÜH’lerde ekosistemler bölünmemiştir ve yok olmamaktadır. Denizel ve karasal ekosistem döngüsünü bozacak olan havza dışı harici girdiler (suni gübre, ot ve böcek zehirleri, hibrit tohum ve benzeri girdiler) kullanılmaz. Üretim süreçlerinde el emeğine dayalı olan yöntemler kullanılır; bu yolla toprak, su, hava sağlığı korunur. Bu havzalarda tarım ve hayvancılık gibi üretimler birbirini besleyen bir döngü şeklindedir.
2-Üretimin Yıl İçinde Ardışık Olarak ve/veya Yıllar İçinde Değişecek Şekilde Yapılması
KÜH’lerde ürün deseninin çeşitli olması beklenir. Özelikle insan eliyle yetiştirilen ürünlerdeki tohum ve ırk çeşitliliği o alanın zenginliğinin göstergesidir. Havza içerisinde yıllara göre münavebeli arazi kullanımı sayesinde üretim biçiminde ve ürün deseninde çeşitlilik ortaya çıkar. Bu çeşitlilik, aynı zamanda havza ekosisteminin sağlığı ile paraleldir.
3-Havzadaki Biyolojik Çeşitliliğin ve Habitat Çeşitliliğinin Desteklenmesi
KÜH’lerde yaşayan insanlar, bu alanlarda yaşayan herhangi bir canlı gibi davranarak ekosistemin devamlılığını sağlayan uygun üretim kültürlerini oluşturur ve bu yöntemleri uygular. Bu sayede, havza içerisinde yaşayan canlılar alandaki üretim biçimlerinden olumsuz etkilenmez ve biyolojik çeşitlilik korunur. Havza içerisinde bulunan kritik habitatlar, tehlike altında olan türler ve habitatın gösterge türleri, bölgenin biyolojik çeşitlilikle olan ilişkisini ortaya koyar. Örneğin, bir orman ekosistemi içinde yer alan KÜH’te orman ekosistemini temsil eden ağaçkakan türlerinin varlığı ve çeşitliliği olumlu bir göstergedir. Bir diğer örnek olarak bozkır ekosisteminde yer alan bir KÜH’te, bu ekosistemde yaşayan toy, bağırtlak, sürmeli kızkuşu veya toygar gibi nadir kuş türlerinin varlığı doğal döngülerin sağlıklı işlediğini göstermektedir.
KÜH’lerde bulunan habitatlar, bölgedeki yaban hayvanlarının varlığını sürdürmesinde, yaşamlarını devam ettirebilmek için ihtiyaç duydukları besin, üreme alanı, yaşam alanı gibi asgari gereksinimlerini karşılayabilmesinde önemli rol oynamaktadır. Yapılan gözlemler sonucunda, KÜH’lerde biyolojik çeşitlilik, benzer üretimlerin monokültür olarak ve/veya konvansiyonel yöntemlerle yapıldığı üretim alanlarındaki biyolojik çeşitlilikten daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. KÜH’lerde bölgenin sağlıklı bir besin zinciri döngüsünü sahip olduğunu gösteren türler bulunur. Örneğin kurt, yırtıcı kuşlar gibi besin zincirinin tepesinde bulunan türler zehirlenmediği için otobur türlerin veya kemirgenlerin nüfusu aşırı artış göstermemiştir. KÜH’lerde bulunan tarım alanları tellerle çevrilmediği için geniş yaşam alanlarına ihtiyaç duyan kurt, vaşak, çakal, ayı gibi yaban hayvanlarının alandaki varlığı devam edebilmektedir.
4-Havzanın Coğrafi Sınırlara Göre Kullanılması
KÜH’lerde üretim, coğrafyanın belirlediği sınırlara göre yapılır. Havzaların topografyası, bitki örtüsü, su kaynakları ve benzeri coğrafi sınırları KÜH’lerin doğal sınırlarını oluşturur. Bu alanlarda insanlar havzayı bu sınırlar ölçüsünde, bütün olarak ve müştereken kullanır. Havza içerisindeki mülkiyet sınırları üretim biçimini etkilemez. Üretim için kullanılan mülkiyet alanları teller ve yüksek duvarlar gibi yaşam alanlarını bölen sınırlarla çevrili değildir. Bu sayede havzadaki canlıların yaşam döngüleri kesintiye uğramadan devam eder.
SOSYOLOJİK KRİTERLER
1-Havza Halkının Alandaki Üretimin Devamlılığını Sağlayacak Yaşam Kalitesine Sahip Olması
KÜH’lerdeki üretim döngüsünde öncelik, geçimlik yani yaşamsal ihtiyaçların karşılanabileceği ürünlerin sağlanmasıdır. Bu havzalarda yaşayan üreticiler, dışarıya bağımlı olmadan ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabiliyor olmalıdır. Her bölgenin kendi sosyal hassasiyetleri ve öncelikleri, coğrafyanın kültürel çeşitliliği çerçevesinde değerlendirilmelidir. Farklı yaş gruplarının ve kadın ve erkeklerin bir arada üretebiliyor olması, toplumsal ritüellerin, geleneklerin devam etmesi, toplumsal eğlencelerin sürebilmesi gibi örnekler bunların arasında yer almaktadır. Emek ve ürün takasının “örfene” 1 gibi toplumsal dayanışma yöntemleriyle gerçekleşiyor olması, emek ve enerji ihtiyaçlarının birlikte sağlanabilir olması bu devamlılığın sağlanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
2-Toplumsal Bilgi ve Beceri Aktarımının Devam Etmesi
KÜH’lerde üretimin devamlılığını sağlayan toplumsal ilişkiler sürüyor olmalıdır. Üretim döngülerinin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayan bilgi ve becerinin kuşaklar arasında taşınması oldukça önemlidir. KÜH’lerde bugüne kadar gelen geleneksel işleme ve ürün saklama yöntemleri ve doğayı okuma becerileri gibi yaşamsal değerde olan bilgilerin aktarımı devam etmektedir. Havza içerisindeki üreticiler arasında hasat, toprağı işlemek, kışlık ve yazlık hazırlıklar, ekim dikim gibi üretimler esnasında yardımlaşma geleneği devam eder. Bu toplumsal yardımlaşma yöntemi sayesinde havza dışı girdi en aza indirilir.
3-Somut ve Somut Olmayan Kültürel Miras Varlığı
KÜH’ler binlerce yıl içerisinde sözlü gelenek, gösteri sanatları, toplumsal ritüeller ve şenlikler, evren ve doğa ile ilgili bilgi, el sanatları gibi somut ve somut olmayan kültürel mirasla şekillenmiştir. Bütün bu özelliklerinden dolayı KÜH’ler hem biyolojik hem de kültürel çeşitlilik açısından korunması gereken hassas alanlar arasındadır.
KÜH’lerin Günümüzün Küresel Krizlerine Karşı Çözümleri
İklim krizi ve beraberinde gelen kuraklık, su seviyelerinin yükselmesi gibi artçı felaketler; depremler, seller, yangınlar…Üzerinde yaşadığımız gezegen, dünyamız artık bize bir şeylerin değişmesi gerektiğini söylüyor. Doğa olaylarının felaketlere dönüşmediği bir yaşam kültürünü hemen bugün tesis etmezsek, yarın çok geç olabilir. Artık bunu biliyoruz. Peki bizden önce yaşayan toplumların kuşaklar arasında taşıdığı “doğa kültürü” bilgisi ve bu kültürün halen uygulanmaya devam ettiği Kadim Üretim Havzaları (KÜH) karşı karşıya olduğumuz küresel sorunlar karşısında çözüm olabilir mi?
KÜH’ler, binlerce yıldır uygulanan ve kuraklığa dayanıklı üretim yöntemleri, yerli tohumların kuşaklar arasında aktarılmasıyla bölgenin yağış rejimine uygun ürün deseninin yaşaması gibi çok farklı yollarla, günümüzün küresel krizleri karşısında dirençli alanlar olarak karşımıza çıkar.
İklim krizinin neden olduğu ve artık etkilerini çok daha derinden hissettiğimiz felaketler, KÜH’ler içerisinde yaşamın temel döngülerini etkilemeyecek şekilde çözülmektedir. Bunun en güzel örneklerinden birini orman yangınlarında ısıya ve ateşe daha dirençli yerli çalı ve ağaç türlerinin plantasyon çam ağaçlarına göre çok daha geç alev alması veya hiç yanmaması ile gözlemledik. Bugün Anadolu’nun birçok farklı yerinde bulunan KÜH’ler, günümüz dünyasının tüketim alışkanlıkları tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olsa da, doğayla uyumlu bir yaşamın kesintisiz olarak devam ettiği miras alanlar olarak yaşamaya devam ediyor.
Bu miras hepimizin. Bize doğamızla uyumlu bir yaşama geri dönmemiz için güncelliğini koruyan bir yol haritası çiziyor.
İklim Krizine Karşı KÜH’ler
KÜH’lerin en önemli özelliklerinden birisi ürün deseninin çeşitliliğidir. KÜH kavramının ortaya çıkışında önemli bir payı olan Taşlıca Havzası’nda bir mevsim içerisinde iki çeşit yerel bakla, üç çeşit tahıl, iki çeşit kuruyemiş, üç çeşit aromatik bitki ve hayvanlar için ot elde edilebilmektedir.
Bu ürün çeşitliliği, KÜH’lerde yaşayan insanların geçim kaynaklarının da omurgasını oluşturur. Ürün desenin çeşitli olması sayesinde, havza içerisinde bir hastalık, kuraklık veya başka sebeplerden dolayı üretimin sekteye uğraması durumunda oluşan ekonomik ihtiyaçlar, bir diğer üretimin ağırlık kazanmasıyla çözülür.
Bir bölgedeki ürün çeşitliliğinin, ekosistemin sağlığı ile paralel olduğunu söylemek mümkündür. Doğal bir sınır olan havza içerisinde hem hayvancılık hem tarım hem de derleyicilik toplayıcılık faaliyetleri devam ediyorsa; bu durum havzanın iklim krizine dirençli olduğunun bir göstergesidir. Bu alanların en temel özelliği havza içerisindeki suyla veya yağmur suyuyla yetinen üretim döngülerinin yaygın olmasıdır. Bir diğer deyişle, havza dışından; barajlardan, göletlerden suyun havzaya taşınması ve tarımsal üretimin bu şekilde sürdürülmesi söz konusu değildir. Bunun yerine, bölgenin iklimine ve yağış rejimine uyum sağlamış olan tarımsal ürünler yetiştirilir.
Günümüzde tarım ve kapalı devre hayvancılık, suyun en çok kullanıldığı alanlardır. Tarımda kullanılan tohumların suya, kimyasal zehir ve gübrelere bağımlı olması su kullanımını doğrudan etkilemektedir. KÜH’lerde kullanılan yerli tohumlar bölgenin iklim koşullarına ve hastalıklarına karşı direnç geliştirdiği için ayrıca bir sulamaya veya kimyasal zehirlerin kullanımına ihtiyaç duyulmaz. Bu bölgelerde, sulama ihtiyacını karşılamak için yağmur suyunu hasat eden geleneksel yöntemler geliştirilmiştir. Kuyular, evlerin çatılarından toplanan suyun biriktirildiği sarnıçlar, el yapımı küçük göletler, akarsu kenarındaki engelsiz sulama yöntemleri, ağaçlar için özel seddeler (çağıl), KÜH’lerin iklim krizine dirençli yapısını ortaya koyan önemli örneklerdir.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı Ulusal Su Planı (2019-2023) adlı raporda su kullanımına dair verdiği bilgi şu şekildedir; “Sağlıklı bir arz-talep dengesinin kurulması sektörler arası su kullanım ihtiyaçlarının doğru belirlenmesine bağlıdır. Türkiye’de yıllık, 7 milyar m3 ‘ü (%13) sanayide, 7 milyar m3 ‘ü (%13) içme-kullanma suyu olarak ve 40 milyar m3 ‘ü (%74) sulamada kullanılmak üzere 31 toplamda 54 milyar m3 su kullanılmaktadır. Bu miktar, teknik ve ekonomik olarak kullanılabilir 112 milyar m3 su potansiyelinin %48,2’sine karşılık gelmektedir. Türkiye’de son 20 yılda, tüketilen toplam su miktarında %40 oranında bir artış görülmektedir. Nüfus artış hızı, içme-kullanma, tarım, sanayi, enerji sektörlerindeki büyüme dikkate alındığında, Önümüzdeki 25 yıl içinde ihtiyaç duyulacak su miktarının bugünkü su tüketiminin üç katına ulaşacağını öngörülmektedir.”
KÜH’lerde geleneksel yöntemlerle sürdürülen tarım ve hayvancılık faaliyetleri, birbirini besleyen bir döngünün parçalarıdır. Havza içerisinde yapılan hayvancılık toprağın daha verimli olmasını sağlamak üzerine düşünülmüş bir sistemdir. Elbette bu şekilde yapılan mera hayvancılığının daha birçok yararı bulunmaktadır. Bunlar; toprağın içindeki mikroorganizma çeşitliliğinden otlatmaya bağlı olarak şekillenen yüksek biyolojik çeşitliliğe, tohumların taşınmasından böcek ve arı çeşitliliğinin artmasına kadar pek çok başlık altında gruplandırılabilir. Akdeniz iklim kuşağında mera hayvancılığı şeklinde yapılan küçükbaş veya büyükbaş hayvancılığın bir diğer önemli faydası ise yangın riskini azaltmasıdır.
KÜH’lerde Kendine Yeten Ekonomi Modeli
Günümüzdeki üretim ve tüketim örüntüleri dünyayı çözülmesi zor sorunlarla mücadele etmek zorunda bırakmaktadır. Bu sorunlar küresel ölçekte ve devletler düzeyinde tartışılmakta; politika ve stratejiler oluşturulmaktadır. İklim krizi, gıda krizi, enerji krizi, gelir dağılımı ve eşitsizlik gibi üst başlıklar diğer pek çok sorunu da kapsayarak uluslararası kurumlar tarafından çeşitli konferanslarda ve toplantılarda tartışılmaktadır. Yeryüzü bu sorunlara karşı sürdürülebilirlik, yenilenebilir enerji, üretim ve tüketimin yerelleşmesi gibi kavramsal çözüm önerileri ve politikaları üretme girişimindedir. Kadim Üretim Havzaları (KÜH), küresel ölçekte tartışılan tüm bu krizlerin ve çıkmazların yerel çözümleri niteliğindedir.
KÜH’lerde yaşayan insanlar tıpkı doğanın parçası olan diğer canlılar gibi havzadaki rollerinin ve imkanlarının farkında olarak yaşarlar ve doğal döngünün parçası olarak hareket ederler. Havzayı bir bütün olarak ele alır ve doğaya zarar vermeden kendi yaşamsal ihtiyaçlarını gidermenin yöntemlerini keşfeder.
KÜH’ler ekoloji ve ekonominin birlikte ve olağan şekilde işlediği özel sistemlerdir. Bu havzaların insanları binlerce yıl boyunca doğanın döngüsünü keşfetmiş, okumuş ve sürdürülebilir kullanma biçimlerini öğrenmiştir. Dün yaptıklarının bugünü, bugün yapacaklarının yarını etkilediğini fark eden insanlar edindikleri bilgilerle havzaya özgü kültürlerini oluşturmuşlar ve bu kültür ışığında sürdürülebilir yaşamsal formlar üretmişlerdir.
Bir KÜH, en yalın haliyle kendi kendine yeten sistemler bütünü olarak tanımlanabilir. Birbirini destekleyen ve tamamlayan pek çok sistem havzanın sürdürülebilir yaşamsal ekosistemini oluşturur. Bu havzalardaki insanlar havzaya bütüncül bir bakış ile yaklaşırlar ve havzanın her bir parçasını ihtiyaçları ölçüsünde doğanın döngüselliğini gözeterek değerlendirirler. Bu değerlendirme, havzanın sürdürülebilirliğine zarar vereceği çizgide sınırlanır.
1 Örfene kelimesi İzmir Seferihisar Orhanlı Köyü’nde kullanılan emek takasına verilen bir isimdir.